İstanbul’un Saklı Nefes Noktaları

Why Do You Need to Buy a House in 2022?

Yahya Kemal Beyatlı'nın kelamının ötesine gidemeyiz, yazar "Sade bir semtini sevmek bir ömre bedel" diyor. İstanbul mevzu bahis olunca, o bir baştan diğer başa ulaşan mahalleleri dolaşmak gerçekten bir ömür sürüyor. Bir de kente başka bir anlam yükleyen köyler var ki ister eski dokusunu korusun ya da günümüze karışsın, hepsinin ayrı bir güzelliği bulunuyor. İstanbul ile ilk kez bir araya gelen birine kentten söz ederseniz, aklınıza gelen ilk muhitler merakınızı giderebilir: Çengelköy, Arnavutköy, Bakırköy, Yeşilköy, Kadıköy. İstanbul’da herkes için saklı nefes noktaları, şehrin kıyısında sakinlik mekanları bulunuyor.

İstanbul’un Saklı Nefes Noktaları image1

Çok geriye gitmemize gerek yok, bundan 30 sene önce Yeşilçam eserlerine arka plan olan meşeler, yemyeşil tepeler ve avare gezen tavuklara şimdi denk gelmek İstanbul’da oldukça zor. O eserlerin çekildiği semtlerden biri olan Ortaköy'ün tepeleri şu an yeni yaşam alanlarına kucak açmış durumda. Ama yaşanılan o his, o mahalle duygusu İstanbul’da çokta uzağınızda bulunmuyor.

Bu bölgeleri köy yapan nitelikler ne ise, akıllarda hala duruyor. Örneğin Arnavutköy'ün, alışveriş meydanında, kokusunu bir diğer taraftan alabileceğiniz mükemmel kokulu çileği, kim nasıl unutabilir? Çengelköy'ün girişinde karşınıza çıkan taze bademler, buranın bahçelerine yapılan bir saygı göstergesi olmuyor mu? Çengelköy gibi Yeniköy'de de deniz kıyısında otururken, yan masanızda oturan kişi çayını yudumlarken, yörenin kentin curcunasından uzak sakinliği ile her şey insanı kucaklıyor.

İsmi Köy, Kendi Şehir İlçeler

İstanbul’da Bakırköy, Kadıköy, Ataköy, Karaköy, Yeşilköy gibi sonu “köy” ile biten ilçe adları bir hayli çok olsa da kent, köy bakımından oldukça fakir. İzmir’in 595, Ankara’nın 684 köyü varken, İstanbul’un yalnızca 151 köyü bulunuyor. 81 il içerisinde köy sayısı bakımından bakıldığında İstanbul sondan beşinci sırada bulunuyor. Oluşturulan köy sayıları listesinin son sırasında sadece 41 köyü bulunan Yalova ilimiz yer alıyor. İstanbul’un köylerinde yaşayan insan sayısı da köy sayısı gibi düşüklük gösteriyor. İstanbul’un köylerinde yaşayan insan sayısı ortalama 135 bin olarak biliniyor. Nüfus bakımından Türkiye’nin en büyüğü olan şehrimizin köylerinde yaşayan insanlar toplam nüfusa oranla yalnızca %1’ine denk geliyor. Çok fazla uzağa gitmemize gerek yok. 30 sene önce toplam İstanbul nüfusunun %18’i şehrin köylerinde yaşıyordu. Günümüze uyarlanan bu köyler, zamanında şehrin bir ucu olarak görünen Boyacıköy’ü şehrin bir ucu yaftasından alıp şehrin merkezine metroyla, vapurla veya otobüsle sizi istediğiniz yere götürebiliyor.

İstanbul’un Saklı Nefes Noktaları image2

Önceden köy olarak bildiğimiz alanların birçoğu artık İstanbul’un ilçeleri olarak biliniyor. Örneğin; Pendik, Avcılar, Kâğıthane, Ambarlı, Başıbüyük, Arnavutköy, Cebeci, Tuzla, Dudullu.

Boğaz’ın Sınırlarını Tutan Kapı

Anadolu Feneri, bugünlerde dahi kente yakınlığı ile bazen de belirli bir saatten itibaren neredeyse ulaşılmaz olan Anadolu Feneri hâlâ İstanbul’un Karadeniz’e açılan bir kapısı. İstanbul’da Beykoz ilçesine bağlı olan Fenere, ulaşım vapur ve saatte bir geçen otobüslerle sağlanıyor. Eksi kayıtlara bakıldığı zaman, 1658’de kurulduğu görülen fenerin boğazın kıyısında bulunan lokantalarında tutulan balıkların tadına bakılabiliyor. 1880 senesinde II. Abdülhamit nazırında yaptırılan Hamid-i Evvel Camii ve Cenevizlilerden kalan kalesiyle biliniyor. İstanbul’un saklı nefes noktalarından biri de Şile. Sahip olduğu köyler; Sahilköy, Alacalı, Sofular ve Doğancılı. Şile’nin İstanbul’a olan uzaklığı ortalama 70 kilometre. Kışları fazla ziyaretçisi olmayan Şile’nin yüzde 79’unu ormanlar oluşturuyor, dolayısıyla bahar ve yaz aylarında ziyaretçi akınına uğruyor. Karadeniz’in şiddetli dalgaları Şile kıyılarında da hiddetini gösteriyor ancak yine de İstanbul’da denize girmek için uygun olan sayılı ilçelerden. Bir başka Karadeniz kıyısında yer alan İstanbul ilçesi Poyrazköy de İstanbul’un saklı nefes noktalarından. Önceleri askeri bölge içinde kalan Poyrazköy, tarım ve hayvancılık açısından geri kalmış olmasına rağmen balıkçılık sektöründe ise tam tersi durum yaşanıyor. Çok fazla balık çıkan Poyrazköy kıyılarında balıkçılıkta bir o kadar gelişmişlik gösteriyor. Poyrazköy’e 1778’de yapılan gözetleme kulesinin de ayrı bir özelliği bulunuyor. Bu gözetleme kulesi, Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa tarafından Fransız mimar Baron de Tott’a yaptırılıyor.

İstanbul’un Saklı Nefes Noktaları image3

Akbaba semti ise, İstanbul’un Beykoz ilçesine bağlı, bilindiği kadarıyla 1500’lü senelerde kurulmuş, ismini nerden aldığı ise bir rivayete dayanıyor. Bu rivayet göre, İstanbul’un fethi sırasında büyük özveri gösteren Ak Mehmet Efendi’nin, Akbaba köyünde türbesi var ama bilinen kayıtlarda böyle bir isme yer verilmiyor. Ayrıca Akbaba köyü, Poyrazköy ve Anadolu Kavağı’na da komşu durumda bulunuyor. Köy deyip geçilmesin, Akbaba’da Canfeda Hatun tarafından yaptırılan hamam ve sebil ile Can Feda Hatun Camii köyün tarihi eserleri olarak biliniyor.

Akbaba köyü tarihi boyunca kestanesi, beyaz kirazı ve bilhassa ceviziyle ünlenmiş. Meşhur seyyah Evliya Çelebi, bu durumu şöyle not ediyor, kiraz ve kestane zamanlarında “sefa ehli” kişiler Akbaba Sultan’a giderek, orada çadırlar kurarak ve çeşitli sohbetler yaparak “kestane ve kiraz faslı” ismi verilen gezinti etkinlikleri gerçekleştiriyor ve bu durum 2-3 ay kadar sürdüğü notları arasına alıyor.

İstanbul’un Çiçek Bahçeleri

Arnavutköy’e bağlı Baklalı, geçmişte birden fazla çeşit baklanın yetiştirildiği bir mekânmış. Öncelerde İstanbul’un neredeyse tüm bakla ihtiyacı bu köy ile karşılanıyormuş. Günümüzde geldiği nokta ise çok farklı bir konum. Artık yalnızca hobi olarak bakla yetiştiriliyor. Köyün 500-600 senelik tarihi olduğu öngörülüyor. Karadenizlilerin çoğunlukta bulunduğu bu köyün temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılık olarak biliniyor. Köy halkı genelde mısır, arpa, ayçiçeği ve hayvancılık ile ilgileniyor. Besicilerin yetiştirdikleri mandalar ile ürettikleri yoğurdun lezzeti tüm İstanbul tarafından biliniyor.

İstanbul’un Saklı Nefes Noktaları image4

Tarımda eskisi kadar iş bulamayan köyde sakinlerinin, Hadımköy’de bulunan farklı sanayi fabrikalarında çalışarak kendilerine ek gelir elde ettiği biliniyor. Çatalca’ya bağlı olan Kızılcaali’de ilk yerleşim yerlerinden biri olarak biliniyor. Mezarlıklarda tarihler 1700’lü yıllara kadar uzanıyor. İlk yerleşimin nasıl yapıldığı ise tam bir söylenti. Rivayete göre Karaman’dan gelen 7 ailenin yaptığı bir çiftlik sayesinde başladığı söylentisi bulunuyor. Kızılcaali neredeyse İstanbul’un çiçek bahçesi. Ortalama bir mevsimde 4 bin adet çiçek yetiştiriliyor ve İstanbul’un birden fazla noktasına gönderiliyor.

Şehrin Kıyısında Sakinlik

Bir başka köy olan Gümüşdere, Sarıyer ilçesine bağlı orta kısımlarda yer alıyor ve oldukça da eski bir yerleşim noktası olarak kayıtlara geçiyor. Köyün ilk kuruluşunu Rumlar gerçekleştiriyor ancak mübadele yaşanmasından sonra Türkler buralara yerleşerek yaşamlarına devam ediyor. Güzel bir plaja ve doğal güzelliklere sahip olan Gümüşdere, yazın bir hayli yerli turist akınına uğruyor. Köylünün geçim kaynaklarının en başında bahçe tarımı geliyor. Burada yaşayan halk, köyün kurulduğu günden itibaren tarımla uğraşıyor. Bir süre sonra bağlı bulunduğu Sarıyer ve çevre ilçelerin sebze ihtiyaçlarını karşılayabilir hale gelen Gümüşdere, mevsiminde yetişen her türlü sebzeyi kolaylıkla bulunuyor.

İstanbul’un Saklı Nefes Noktaları image5

Tam olarak yerleşim yeri ise Göksü ve Yeşilçay dereleri arasına kurulmuş olan Ağva’da yer alıyor. Ağva, Latince de “iki dere arasına kurulmuş köy” anlamına geliyor. Derelerin aktığı ve döküldüğü Karadeniz’i de eklersek Ağva, tamamıyla sularla çevrilmiş bir köy. Denizcilikle de uğraşan halk deniz bisikletleri, yelkenliler, balıkçı tekneleri ve botlar ile su üzerinde sürekli hareketli bir görüntü veriyor. Derenin iki yakasında da konaklama alanları mevcut. İstanbul’a uzaklığı 100 kilometre olan Ağva’nın, iki yanından derelerin geçmesi dolayısıyla bu güzel köyün etrafında birden çok koy bulunması, köye girmeden sizi Göksu nehrinin uzantılarından biri olan Değirmençayırı da sizi şelalesiyle karşılıyor. İstanbul gibi sürekli bir yarış halinde olan bir şehrin kıyısında sakin kalabilmiş olan bu köyler, hala geçmişi yaşatıyor.

 

 



Properties
1
Footer Contact Bar Image